Modernizm aklın, tekniğin ve rasyonalitenin temelleri ile endüstriyel toplumun ilerlemesinin bir göstergesi olarak oluşmuştur. Aklın önderliğinde geleceğe yönelik bir tasarı olan modernizm, materyalist bir felsefeyi de ifade eder. Bu anlamda modern sanat gelenekten kopmayı gerektirmiş ve aklın geleceğe yönelik tasarısının yolunda klasiği, geleneği ve değişmez denilen katı kuralları yıkmaya cüret etmiştir. Modernist düşünce, akıl ile birlikte sistematik ve analitik bir kavrayış ile her şeye ilişkin bir düzen getirmeyi amaçlamış, fakat insanı maddi ve manevi varlığı ile birlikte kabul etmeyen bu tasarı özellikle sanat ve felsefe de arayış olarak akıl ötesini seçmiştir. Aklın ve bilincin bir ifadesi olarak gelişen modernizm bu noktada bir çelişkiye düşmüştür. 20. Yüzyılın özellikle ilk yarısını etkileyen 2 büyük dünya savaşı aklın diyalektiğinin sonunu getirmiş, pek çok sanatçı Freud’un açtığı yoldan bilinç dışının sınırlarına girmeğe çalışmıştır. İlerleme, gelişme, teknoloji gibi kavramlar ile birlikte modern toplumun bireyinde yabancılaşma, huzursuzluk, anlamsızlık, kaygı gibi kavramlar gerçekte, bireyin manevi bakımdan iflasının da göstergesidir.
Modernism was formed as an indicator of the progress of industrial society with the foundations of reason, technique and rationality. Modernist thought aimed to bring an order to everything with a systematic and analytical understanding, but this project, which did not accept man with his material and spiritual existence, chose beyond reason as a search, especially in art and philosophy. Modernism, which developed as an expression of mind and consciousness, fell into a contradiction at this point. Two great world wars, which especially affected the first half of the 20th century, brought an end to the dialectic of the mind, and many artists tried to enter the borders of the unconscious through the path opened by Freud. Concepts such as progress, development and technology, as well as concepts such as alienation, restlessness, meaninglessness, and anxiety in the individual of modern society, are actually indicators of the spiritual bankruptcy of the individual.