Son yıllarda yapay zekâ teknolojilerinin gelişimi, iletişim ve özellikle halkla ilişkiler alanında köklü bir dönüşüme yol açmıştır. Veri analitiği, kişiselleştirilmiş mesaj üretimi, kriz yönetimi, medya ilişkileri, sosyal dinleme ve hedef kitle analizi gibi birçok uygulama alanında yapay zekâ tabanlı araçların kullanımı artmış; bu durum halkla ilişkiler pratiklerini hem işleyiş hem de stratejik planlama açısından yeniden şekillendirmiştir. Yapay zekânın bu çok yönlü etkileri, akademik literatürde de önemli bir araştırma konusu hâline gelmiştir. Bu doğrultuda hazırlanan bu çalışma, yapay zekânın halkla ilişkiler alanındaki bilimsel konumunu, tematik eğilimlerini ve araştırma dinamiklerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, 2020 Ocak ile 2025 Ocak tarihleri arasındaki beş yıllık süreçte yayımlanmış ve yapay zekâ ile halkla ilişkiler kesişiminde yer alan akademik makaleler incelenmiştir. Bibliyometrik analiz ve içerik analizi yöntemleri bir arada kullanılarak, ilgili yayınların sıklıkları, anahtar kavramları, konu dağılımları, öneri içerikleri ve sonuçları sistematik olarak değerlendirilmiştir. Bu analiz kapsamında halkla ilişkiler disiplininin önde gelen uluslararası akademik dergileri olan Corporate Communications: An International Journal, International Journal of Strategic Communication, Public Relations Inquiry, Journal of Public Relations Research ve Public Relations Review taranmıştır. Çalışma, ulusal alanyazında genellikle kriz iletişimi odağında ele alınan yapay zekâ konusunun, uluslararası literatürde çok daha geniş tematik alanlarda işlendiğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, yapay zekâ ile örgüt-kamu ilişkileri, sosyal medya iletişimi, veri analitiği, etik tartışmalar ve halkla ilişkiler uygulayıcılarının teknolojik yetkinlikleri gibi konuların küresel düzeyde ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Ayrıca çalışmada, yapay zekânın halkla ilişkilerle ilişkilendirildiği teorik yaklaşımlar ile kullanılan araştırma yöntemlerine dair bilgiler sunularak, gelecekteki akademik araştırmalar için yönlendirici bir temel oluşturulması hedeflenmiştir. Bu yönüyle çalışma, halkla ilişkiler alanında yapay zekâ konusunun küresel düzeyde nasıl konumlandığını anlamak isteyen araştırmacılar için kapsamlı ve sistematik bir kaynak niteliği taşımaktadır.
In recent years, the advancement of artificial intelligence (AI) technologies has led to a significant transformation in the fields of communication, particularly in public relations. The use of AI-based tools has increased in various applications such as data analytics, personalized message production, crisis management, media relations, social listening, and target audience analysis. This development has reshaped public relations practices both in terms of operational processes and strategic planning. The multifaceted impact of AI has also become a prominent subject of academic inquiry. Accordingly, this study aims to evaluate the scientific positioning, thematic trends, and research dynamics of AI within the field of public relations. The study examines academic articles published between January 2020 and January 2025 that intersect the domains of AI and public relations. By employing both bibliometric and content analysis methods, the study systematically evaluates the frequency of publications, key concepts, subject distributions, recommendation contents, and main findings. Within this scope, the analysis includes leading international academic journals in the field of public relations such as Corporate Communications: An International Journal, International Journal of Strategic Communication, Public Relations Inquiry, Journal of Public Relations Research, and Public Relations Review. The findings indicate that while AI is often discussed within the framework of crisis communication in national literature, the international literature addresses the topic across a much broader range of thematic areas. In this context, issues such as organization-public relationships, social media communication, data analytics, ethical debates, and the technological competencies of public relations practitioners emerge prominently at the global level. Moreover, the study provides insights into the theoretical frameworks associated with AI in public relations and the research methods employed, thereby aiming to offer a guiding foundation for future academic research. In this respect, the study serves as a comprehensive and systematic resource for scholars seeking to understand how AI is positioned in the field of public relations at the global level.