Sanat yapıtının değişip dönüşme ihtimali ile sanatsal nesne olarak sunulması toplumun dikkatini hayvan refahı ve hayvan haklarına çekmesi gibi pragmatik bir ağırlığı olabilir. Öte yandan hayvan galeri mekânına kapatılmış, yerinden edilmiş ya da dolaylı ölüm süsü verilerek şiddetin merkezine yerleştirilmiştir. Canlısı ya da ölüsü izleyiciye sunulan hayvanlara yönelik zalim ve kayıtsız davranışları, sanat uğruna rasyonalize etmek etik ihlaller açısından zaruri bir sınırı öngörmektedir. Antroposantrik (insanmerkezcilik) düşünce sisteminin hakim olduğu düzende hayvan refahına olan duyarlılığın sorgulanması felsefi düzlemde bir tartışma ve uğraşken sanatın sınırlarına sirayet eden bu duruma estetik bir kılıf geçirilerek “şeylerin normal hali” olarak nitelendirilmektedir. Yaratıcılığın getirdiği muayyen kişisel tatminlerden vazgeçemeyen sanatçı ve sanatın toplumsal eleştiriyi destekleyen yönü ile hayvan sergilemeye dayalı çağdaş pratiklerin tamda kendisi ya da icrası gereği hayvan refahının karşıtı bir yerde konumlanabilmektedir. Bu perspektiften hareketle çalışmada, yapıtlarında hayvanı sanat nesnesi olarak kullanan sanatçılara ve eserlerinin anlatılarına değinilmiştir. Makale çağdaş sanatta hayvan bedeni sergileme odaklı sanatın kafalarda oluşturduğu sorulara, ortaya koyduğu çelişki ve açmazlara etik, ekoeleştiri ve eşitlik ilkesi ekseninde bakmayı amaçlamıştır.
Presenting the artwork as an art object with the possibility of change and transformation may have the pragmatic weight of drawing public attention to animal welfare and animal rights. On the other hand, the animal is confined to the gallery space, displaced, or placed at the center of violence by giving the appearance of indirect death. Rationalizing cruel and indifferent behavior towards animals, alive or dead, for the sake of art, presupposes a necessary limit in terms of ethical violations. While questioning the sensitivity towards animal welfare is a philosophical discussion and endeavor in the order dominated by an anthropocentric system of thought, this situation that permeates the boundaries of art is given an aesthetic cover and described as “the normal state of things”. The artist, who cannot give up certain personal satisfactions brought about by creativity, and the aspect of art that supports social criticism, and contemporary practices based on animal exhibition can be positioned in a place opposite to animal welfare. From this perspective, the study focuses on artists who use animals as objects of art and the narratives of their works. The article aims to look at the questions, contradictions and dilemmas posed by the focus on the exhibition of animal bodies in contemporary art in the axis of ethics, ecocriticism and the principle of equality.