Dinler tarihi sadece kadın hükümdarların, kadın savaşçıların, kadın gazilerin ve kadın şehitlerin varlığından değil, aynı zamanda kadın peygamberlerin, kadın velilerin, kadın mistiklerin ve kadın vaizlerin varlığından da söz eder. Türk tarihine bakıldığında, evliya kadınlar ile savaşçı kadınları bir arada görmek mümkündür. Örneğin, Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve İslamlaştırılması süreciyle bağlantılı olarak Anadolu Bacılarından (“Bacıyân-ı Rûm”) söz edilir. Anadolu Bacılarının eşleri ve kardeşleriyle birlikte savaşa katıldıkları, tekke ve zaviyeleri yönettikleri bilinen bir gerçektir. Esasında Türk kültüründe her iki durumda da kadın ya da erkek olmanın bir önemi yoktur. Anadolu insanı, kadın erkek ayrımı yapmaksızın topluma yararlı olan, kendilerini doğru yola sevk eden Anadolu Bacıları gibi gönül erbabı bireyleri Şehit, Eren, Ermiş, Evlâd-ı Resul, Pir, Sahabe, Ana, Bacı, Şeyh, Derviş gibi çeşitli isim ve sıfatlarla anarak yüceltmiştir. Manevi güce sahip olduklarına inanılan, haklarında çeşitli efsaneler, menkıbeler ve mucizeler anlatılan bu gönül erbabının yardım ve duaları talep edilmiş ve kendilerine ciddi bir saygı ve hürmet gösterilmiştir. Ancak bunların öldükten sonra da insanlara yardım etmeye, harikalar ve mucizeler göstermeye devam ettiklerine inanılmıştır. Bizi bu çalışmaya teşvik eden şey, bazı mezar ve türbelerin, kimlikleri hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, kadınlara ait olduğuna inanıldığını öğrenmemiz oldu. Akabinde türbe, mezar, yatır, makamlar ile onlarla irtibatlandırılan ağaç, taş, kaya, su kaynağı, mağara gibi tabiat unsurlarının bir erkek, kadın, eş veya kıza ait olup olmadığına olduğuna bakılmaksızın ziyaret edildiğini tespit ettik. Ziyaret yeri olarak kabul edilen bu mekânlar, halk tarafından kutsal olarak görülmüş, farklı dilek ve istekler için ziyaret edilmiş ve hala da edilmektedir. Bu makalede, Anadolu topraklarının Türkleşmesi ve İslamlaşması sırasında şehit olduğuna inanılan, ancak haklarında efsanevi bilgiler dışında bir bilgi bulunmayan ve halk tarafından evliya oldukları düşünülen kadınlara yer verilmiştir. Bunun yanında tarihsel olarak Anadolu topraklarına geldikleri sabit olmasa da, buralara geldiklerine inanılan kadın sahabe, onlara ait yatırlar, türbeler, makamlar ile onlarla irtibatlandırılan kutsal kayalar, taşlar, sular üzerinde durulmuştur. Ancak bu çalışmanın kapsamı dışında kalan başka kadın ziyaret yerleri de vardır. Bunlar, İstanbul ve Bursa gibi şehirler yanında Anadolu’nun farklı illerinde türbeleri olan ve tarihsel kişilikleri bilinen hanedana mensup kadınlardır. Halka yaptıkları yardımlarla insanların gönüllerini fetheden bu kadınların, vefatlarından sonra türbeleri kutsal mekân haline getirilmiştir. Ayrıca ülkenin farklı şehirlerinde tarikat şeyhleri, emir, vezir ya da devlet büyüklerinin eşleri ve kızları; yine Peygamber eşleri, yakın geçmişte vefat eden ve kendilerine kerametler atfedilen kadınlar da vardır. Ancak bunların tamamı, bu çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur.
The history of religions speaks not only of the existence of female rulers, female warriors, female veterans, and female martyrs, but also of female prophets, female saints, female mystics, and female preachers. When one looks at Turkish history, one can see women saints and warriors together. For instance, Anatolian Sisters (“Bacıyân-ı Rûm”) are mentioned in connection with the process of Turkification and Islamization of Anatolia. It as a known fact that Anatolian Sisters participated in the war with their husbands and siblings and administered the dervish lodges and zawiyahs (small Islamic monasteries). In fact, in Turkish culture, being a woman or a man did not matter in either case. Without distinction between men and women Anatolian people glorified the individual connoisseurs of hearts like the Anatolian Sisters, who were beneficial to the society and guided them to the right path, by referring to them with various names and adjectives such as Martyr, Canonized, Saint, Son of the Prophet, Patriarch, Companion, Mother, Sister, Sheikh, and Dervish. The help and prayers of these individual connoisseurs of hearts were requested by people and they were shown serious esteem and respect, since they were believed to have spiritual strength, and about whom various legends, parables and miracles were told. However, it was believed that they continued to help people and perform wonders and miracles even after their death. What encouraged us to this study was that we found out that some tombs and shrines were believed to belong to women, although there was no definite information about their personal identities. Subsequently, we found out that the mausoleums, tombs, shrines, locations and associated natural elements such as trees, stones, rocks, water springs, caves were visited regardless of whether they belonged to a man, woman, wife, or girl. These places, which are accepted as places of visit, were seen as sacred by the people, were visited for different wishes and requests, and they are still being visited. This study deals with women who are believed to have been martyrs during the Turkification and Islamization of Anatolian lands, but for whom there is no information other than legendary information, and who are seen saints by the public. In addition, the study deals with the so-called women companions (of the Prophet) believed to have come to Anatolian lands, though historically not certain, and with their shrines, tombs, location and the sacred rocks, stones and waters associated with them. However, there are other visiting places peculiar to the women outside the scope of this study. These are the women belonging to the dynasty whose historical personalities are known and who have tombs in different cities of Anatolia as well as in cities such as Istanbul and Bursa. The shrines of these women, who conquered people's hearts thanks to their helpful personalities, were turned into a sacred place after their death. In addition, there are the shrines of the wives and daughters of sect sheikhs, emirs, viziers, or statesmen in different cities of the country; the shrines of the wives of the Prophet, and the shrines of those women died in the recent past and to whom some wonders and miracles are attributed. However, all of them are excluded from the scope of this study.