Tarihin erken dönemlerinden modern çağlara kadar kültür ve dolayısıyla dil her zaman erkeksi hale gelmiştir. Nitekim kadınlara hitap etmeyen dil, öncelikle erkeksi bir dil olarak düşünülebilir. İnsan, dünyayı kendi söylem ve inançları ile görür, algılar ve ifade eder. Erkek, dilde kendini norm olarak kabul eder ve bunu yaparken kadını "öteki" olarak algılar ve onu bu doğrultuda tanımlar; buna göre dil masum ve tarafsız değil, daha çok bireylerin cinsiyetlerine uygun kişilik özellikleri ve davranışları kazanmaları için sosyal rollerle donatılmış bir araçtır. Erkek egemen eril kültür içerisinde 'dil' kadını baskılayıp ikincilleştirdiği için toplumda kadının rolünü ifade etmek için basmakalıp ifadeler geliştirilmiştir. Bu ifadeler özellikle de atasözleri ve ninniler gibi sözlü halk edebiyatında sıkça görülmektedir. Ninniler, geleneksel olarak kadınlar tarafından söylenen anonim halk şiiri türlerinden biridir. Toplumun sosyo-kültürel olaylarından etkilenirler ve bir kadının düşünce sürecini ortaya çıkarırlar. Bu bakımdan kadın ve ninniler birbirinden etkilenmektedir. Ninniler bir taraftan bir toplumdaki cinsiyetçi bakış açısını ifade ederken aynı zamanda da toplumun düşünce sistemini etkileyerek kadına atfedilen toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretir. Bu çalışma küçük yaşlardan itibaren kız çocuklarına öğretilen toplumsal cinsiyet rollerini ninnilerde kullanılan dil üzerinden incelemeyi hedeflemektedir.
From the earlier times of history to the modern ages the culture and so the language always became masculine. Indeed, language that does not address women can be considered as a primarily masculine language. The man sees, perceives, and expresses the world through his own discourse and beliefs. In language he accepts himself as the norm, and in so doing, defines and perceives the woman as the ‘‘other’’; accordingly, language is not innocent and neutral, but rather a tool well equipped with social roles for the individuals to acquire personality traits and behaviors that are appropriate to their genders. Stereotypes have been developed to express the role of women in society, as 'language' suppresses and subordinates women in the male-dominated masculine culture. These expressions are common, especially in oral folk literature such as proverbs and lullabies. Lullabies are one of the anonymous folk poetry genres, which are traditionally sung by women. They are influenced by the socio-cultural events of society and reveal a woman’s thought process. In this regard, women and lullabies are influenced by each other. While lullabies express the sexist point of view in a society, they also reproduce the gender roles attributed to women by influencing the society's thought system. This study aims to examine the gender roles taught to girls from an early age through the language used in lullabies.